Kullanıcı Klavuzu
Kapı*
Anasayfa
Arama
Kayıt Ol
Giriş yap
tarafından trojan_m Cuma Haz. 06, 2008 11:54 pmBaşörtüsü yasağı sayesinde bu ülkenin hiçbir şey kazanamadığının açıklığının yanında bir çok sey kaybettiği de o kadar göz önündedir.
Başörtüsü yasağı herşeyden önce bu ülkenin tarihinden asla silinemeyecek bir lekedir , ayıptır.
Verilen Anayasa Mahkemesi kararıyla bitlikte artık gerçekler daha da gün ışığına cıkmıstır.
Herseyden önce ; tıpkı Ortaçağ Avrupasında kadının insan olup olmadığının tartışılmasından farksız olarak simdi o kadınların basit bir hissiyatlarını bile kavrayamamakta ve ortacağ avrupasındaki gibi hala onları yasaklamakta , ayaklar altına almaktayız.
Bunun yanında 85 yıllık tarihi boyunca laik olduğunu iddia etmiş , hukuk devleti olduğunu haykırmış ,egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diye 90 yaşındaki vatandaşından 7 yaşındaki çocuğuna kadar ezberletmiş bir yalancılar örgütüymüşüz meğer.Meğer biz İran gibi olmak istemiyoruz derken İran oluvermişiz.
Artık şu saatten sonra herkes bilsin ;
İran'dan hiçbir farkımız kalmamıştır.Onlar zorla kapattırmıştır ,biz zorla açtırdık.
Laiklik hiç bu kadar içi boş , yalan olmamıştı.Biz kesinlikle dünyanın, içinde laikliği en az barındıran devletiyiz.
Hepsinden önemlisi ise artık halkın egemenliği ayaklar altına alındığı için ,Millet zorbalıkla yönetildiği için, Türkiye'de bir rejim sorunu mevcuttur.
Hepsinden önemli analizimiz ise ;
başörtüsü yasağının altında yatan gerçekler şöyledir:
Bu yasağı çıkaranların tek sebebi devletin üniter yapısını kendi istedikleri gibi şekillendirmektir.
"Bu yasakla ; -başörtüsü takanlar veya başörtüsünü destekleyenler- kimliği altındaki bireylerin tamamının gelişimi engellenmiş , eğitim hakkı ellerinden alınmış , kariyer gelişimleri engellenmiş ve önemli noktalarda görev almalarının önüne geçilmiştir..."
Yukarıda tırnak içinde bahsettiğimiz gözlemlemenin akla ve mantığa aykırı hiçbir yanı olmayıp , su götürmez bir gerçek olduğu açıktır.Bu gözlemlemeyi inceleyelim ve şifrelerini çıkarmaya çalışalım.
-başörtüsü takanlar veya başörtüsünü destekleyenler- kimliği aslında kısaca sağcıların ya da ılımlı islamcıların vs... gibi kesimlerin kimliğidir.Yani aslında amaç bahane olarak gösterdikleri gibi ne laikliği korumak , ne irtica tehditi ne de diğer sudan sebepler...Asıl amaç aslında yukarıda bahsettiğimiz bu kimliği taşıyan kesimlerin önünü kapatmak , yani kısaca sol kesime muhalif olan , rakip olan , sol anlayışın kendisinin varlığı için tehdit olarak gördüğü diğer kesimleri bezdirmek için uygulamış olduğu adi ve bayağı bir siyaset çirkefliğidir.Bahsettiğimiz bu kimlik altında kendilerine karşı olan birey ve kurumları tek bir başlık altında toplamış ve bu kimliği her türlü devlet kurumundan bu yasakla uzaklaştırarak sadece onların çıkarlarını gözeten , onların menfaatlerine uygun çalışan bir devlet yapısı oluşturmuşlardır.
Görülür ki mevcut devlet kurumlarının tamamında onların , yasağı destekleyenlerin anlayışı içerisinde olan ve onların amaçlarına uygun çalışan şahıslar vardır.Bu şekilde milletin egemenlik hakkı elinden alınmış ve devlet adeta nerdeyse tüm organları ve yapılarıyla bir nevi siyaset yapan kurum haline getirilmiştir.
Anayasa Mahekesi de , Yargıtay da tüm bu bayağı siyasi yapılanmanın içinde olduğunu her eylemi , uygulaması ve kararıyla alenen ortaya saçmıştır.Nitekim verilen en son Anayasa Mahkemesi kararında mahkeme görev ve yetkilerini tamamen unutmuş ve bir siyasi kimlik edasıyla uygulama yapmıştır.Anayasa Mahkemesinin kararları sadece şekil itibariyle inceleyebileceği ,yasama görevinin sadece ve sadece TBMM ye ait olduğu ve bu yetki ve görevin baska bir kişi yada kurumun üstlenemeyeceği ve devredilemeyeceği T.C. Anayasalarında ilgili kanunlarla kesin bir şekilde belirtilmiştir.Tüm bunlara rağmen mahkemenin tutumu tamamen siyasi ve yetkileri dışındadır.
Yukarıda bahsettiğimiz ve analizlerle ispat ettiğimiz bir gerçeği tekrar üstüne basarak ifade etmek istiyoruz.Tüm bu uygulamaların sebebi asla bahsettikleri bahaneler değildir.Asıl amaç onların çıkarlarına uygun bir devlet yapısı oluşturmaktır ve başarmışlardır.Bu yuzden devletin organları , kurumları bu yasağın arkasındadır.Çünkü tüm kurumlar zaten onların sahsınca ve bu yasak sayesinde oluşan başörtü destekçilerinin devletten uzaklaştırıldığı süreçte şekillendirilmiş,örgütlendirilmiş ve onların istedikleri kişiler yine onların istedikleri mevkilere atanmıştır.Bu yuzden tum rektörler ve bu tip mevki sahibi şahıslar bu yasağın destekcisidir,çünkü onlar zaten bu yasakcılar tarafından yine bu yasak sayesinde oralara getirilmiş kişilerdir.
Bu bahsettiklerimizin her zaman arkasındayız ve bizi asla yıldıramayacaklar.
Kimse unutmasın , bu millet elbet er ya da geç uyanacaktır ve uyanmaya başlamıstır.Bunun en büyük ispatını son seçimelerde de herkesin suratına bir tokat gibi çarpmıştır.Elbet birgün egemenliğini yine kendisi kazanacaktır.Bu uğurda gereken neyse zamanı geldiğinde yapacaktır.Şimdiler de istedikleri gibi at oynatan kuklalar o koltuklarından birgün elbet milletin en ağır tokadını yiyerek yerlere inecektir!!!
Kalkındırmacı ve Gelişimci Parti
Başörtüsü yasağı herşeyden önce bu ülkenin tarihinden asla silinemeyecek bir lekedir , ayıptır.
Verilen Anayasa Mahkemesi kararıyla bitlikte artık gerçekler daha da gün ışığına cıkmıstır.
Herseyden önce ; tıpkı Ortaçağ Avrupasında kadının insan olup olmadığının tartışılmasından farksız olarak simdi o kadınların basit bir hissiyatlarını bile kavrayamamakta ve ortacağ avrupasındaki gibi hala onları yasaklamakta , ayaklar altına almaktayız.
Bunun yanında 85 yıllık tarihi boyunca laik olduğunu iddia etmiş , hukuk devleti olduğunu haykırmış ,egemenlik kayıtsız şartsız milletindir diye 90 yaşındaki vatandaşından 7 yaşındaki çocuğuna kadar ezberletmiş bir yalancılar örgütüymüşüz meğer.Meğer biz İran gibi olmak istemiyoruz derken İran oluvermişiz.
Artık şu saatten sonra herkes bilsin ;
İran'dan hiçbir farkımız kalmamıştır.Onlar zorla kapattırmıştır ,biz zorla açtırdık.
Laiklik hiç bu kadar içi boş , yalan olmamıştı.Biz kesinlikle dünyanın, içinde laikliği en az barındıran devletiyiz.
Hepsinden önemlisi ise artık halkın egemenliği ayaklar altına alındığı için ,Millet zorbalıkla yönetildiği için, Türkiye'de bir rejim sorunu mevcuttur.
Hepsinden önemli analizimiz ise ;
başörtüsü yasağının altında yatan gerçekler şöyledir:
Bu yasağı çıkaranların tek sebebi devletin üniter yapısını kendi istedikleri gibi şekillendirmektir.
"Bu yasakla ; -başörtüsü takanlar veya başörtüsünü destekleyenler- kimliği altındaki bireylerin tamamının gelişimi engellenmiş , eğitim hakkı ellerinden alınmış , kariyer gelişimleri engellenmiş ve önemli noktalarda görev almalarının önüne geçilmiştir..."
Yukarıda tırnak içinde bahsettiğimiz gözlemlemenin akla ve mantığa aykırı hiçbir yanı olmayıp , su götürmez bir gerçek olduğu açıktır.Bu gözlemlemeyi inceleyelim ve şifrelerini çıkarmaya çalışalım.
-başörtüsü takanlar veya başörtüsünü destekleyenler- kimliği aslında kısaca sağcıların ya da ılımlı islamcıların vs... gibi kesimlerin kimliğidir.Yani aslında amaç bahane olarak gösterdikleri gibi ne laikliği korumak , ne irtica tehditi ne de diğer sudan sebepler...Asıl amaç aslında yukarıda bahsettiğimiz bu kimliği taşıyan kesimlerin önünü kapatmak , yani kısaca sol kesime muhalif olan , rakip olan , sol anlayışın kendisinin varlığı için tehdit olarak gördüğü diğer kesimleri bezdirmek için uygulamış olduğu adi ve bayağı bir siyaset çirkefliğidir.Bahsettiğimiz bu kimlik altında kendilerine karşı olan birey ve kurumları tek bir başlık altında toplamış ve bu kimliği her türlü devlet kurumundan bu yasakla uzaklaştırarak sadece onların çıkarlarını gözeten , onların menfaatlerine uygun çalışan bir devlet yapısı oluşturmuşlardır.
Görülür ki mevcut devlet kurumlarının tamamında onların , yasağı destekleyenlerin anlayışı içerisinde olan ve onların amaçlarına uygun çalışan şahıslar vardır.Bu şekilde milletin egemenlik hakkı elinden alınmış ve devlet adeta nerdeyse tüm organları ve yapılarıyla bir nevi siyaset yapan kurum haline getirilmiştir.
Anayasa Mahekesi de , Yargıtay da tüm bu bayağı siyasi yapılanmanın içinde olduğunu her eylemi , uygulaması ve kararıyla alenen ortaya saçmıştır.Nitekim verilen en son Anayasa Mahkemesi kararında mahkeme görev ve yetkilerini tamamen unutmuş ve bir siyasi kimlik edasıyla uygulama yapmıştır.Anayasa Mahkemesinin kararları sadece şekil itibariyle inceleyebileceği ,yasama görevinin sadece ve sadece TBMM ye ait olduğu ve bu yetki ve görevin baska bir kişi yada kurumun üstlenemeyeceği ve devredilemeyeceği T.C. Anayasalarında ilgili kanunlarla kesin bir şekilde belirtilmiştir.Tüm bunlara rağmen mahkemenin tutumu tamamen siyasi ve yetkileri dışındadır.
Yukarıda bahsettiğimiz ve analizlerle ispat ettiğimiz bir gerçeği tekrar üstüne basarak ifade etmek istiyoruz.Tüm bu uygulamaların sebebi asla bahsettikleri bahaneler değildir.Asıl amaç onların çıkarlarına uygun bir devlet yapısı oluşturmaktır ve başarmışlardır.Bu yuzden devletin organları , kurumları bu yasağın arkasındadır.Çünkü tüm kurumlar zaten onların sahsınca ve bu yasak sayesinde oluşan başörtü destekçilerinin devletten uzaklaştırıldığı süreçte şekillendirilmiş,örgütlendirilmiş ve onların istedikleri kişiler yine onların istedikleri mevkilere atanmıştır.Bu yuzden tum rektörler ve bu tip mevki sahibi şahıslar bu yasağın destekcisidir,çünkü onlar zaten bu yasakcılar tarafından yine bu yasak sayesinde oralara getirilmiş kişilerdir.
Bu bahsettiklerimizin her zaman arkasındayız ve bizi asla yıldıramayacaklar.
Kimse unutmasın , bu millet elbet er ya da geç uyanacaktır ve uyanmaya başlamıstır.Bunun en büyük ispatını son seçimelerde de herkesin suratına bir tokat gibi çarpmıştır.Elbet birgün egemenliğini yine kendisi kazanacaktır.Bu uğurda gereken neyse zamanı geldiğinde yapacaktır.Şimdiler de istedikleri gibi at oynatan kuklalar o koltuklarından birgün elbet milletin en ağır tokadını yiyerek yerlere inecektir!!!
Kalkındırmacı ve Gelişimci Parti
