www.siyasetci.biz

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
www.siyasetci.biz


Siyasi Gençliğin Buluşma Noktası


    Polis Ergenekon'a yedi yıl önce ulaştı

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 152
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 04/05/08

    Polis Ergenekon'a yedi yıl önce ulaştı Empty Polis Ergenekon'a yedi yıl önce ulaştı

    Mesaj tarafından Admin C.tesi Tem. 12, 2008 1:30 am

    Polis Ergenekon'a yedi yıl önce ulaştı

    Emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün de içinde bulunduğu 35 kişilik Ergenekon grubuna ilk olarak yedi yıl önce bir gazetecinin bilgisayarından çıkan 24 sayfalık dokümanla ulaşıldı. Operasyon kararı ancak yedi yılda çıktı.


    Ergenekon, 2001 yılı başlarına kadar sadece bazı gazetecilerin ve yazarların “Türk derin devleti” ya da “Türk Gladyosu” için kullandığı bir deyimdi. Gazeteci Can Dündar ve Celal Kazdağlı, 1997 yılında Show TV’de “40 dakika” adını taşıyan devletin içine sızan yapılanmaları anlatan bir belgesel program yayınlıyorlardı. 7 Ocak 1997 tarihli program “Ergenekon” adını taşımaktaydı. Programda konuşan emekli Deniz Binbaşı Erol Mütercimler şunları söyledi: “Emekli Tümgeneral Memduh Ünlütürk bana dedi ki, benim de üyesi olduğum Ergenekon Türkiye’de Genelkurmay’ın da, hükümetlerin de, bürokrasinin de üstünde bir örgüttür.” Dündar ve Kazdağlı, bu televizyon belgeselini kitap olarak yayımladıklarında “Ergenekon” ismini kullandılar. Buna göre, kendilerini Türkiye’de rejimin gerçek sahipleri olarak gören Ergenekoncular, düşman saydıkları kişi ve grupları ortadan kaldırmak için her yolu mubah görmekteydi. Bu amaçla da mafya gruplarını ve çeteleri taşeron olarak kullanıyordu. Aradan sadece birkaç yıl geçmişti. İstanbul Emniyeti Organize Suçlar Şubesi bir operasyon çerçevesinde, o tarihte Akşam gazetesinde çalışan gazeteci Tuncay G’nin de bilgisayarında araştırma yaptı. Bu bilgisayardan çıkan bir dokümanla ilk defa “Ergenekon” denilen yapıya dair somut bilgiler elde edildi. 24 sayfadan oluşan ve “Ergenekon: Analiz ­ Yeniden Yapılanma, Yönetim ve Geliştirme Projesi” başlığını taşıyan bu belgenin üzerinde “İstanbul, 29 Ekim 1999” tarihi vardı. O tarihte İstanbul Emniyeti Organize Suçlar Şubesi Müdürü Adil Serdar Saçan, İçişleri Bakanı ise Sadettin Tantan’dı. Aradan birkaç ay geçmişti ki, aynı yılın nisan ayında ünlü bir köşe yazarı, bu Ergenekon dokümanını bir yazısına konu yaptı. Bu dokümanda şu satırlar vardı: “Kişisel çıkarlar adına siyasete yönelmiş ve hedefe ulaşabilmek adına her şeyi mübah sayabilen siyasilerin engellenebilmesi için, geriye kalan tek yol suikasttır. Ülke ekonomisini elinde tutan ve kişisel çıkarları adına ulusal çıkarları hiçe sayabilen, çok uluslu şirketler ile ortakları olan güçlü holdinglerin faaliyetleri kontrol altına alınmalıdır. Bu türden holdinglerin faaliyet ve planlamaları hakkında istihbarat sağlanmalı, engelleyici kontra önlemler üretilmeli ve uygulamaya konulmalıdır.”

    İçişleri Bakanı Tantan, dokümanın sızmış olmasına tepkiliydi. Bakan, bu yazının yapılmakta olan bir çalışmaya zarar verdiğini söylemekteydi. Tantan’ın bu sözleri, Emniyet’in “Ergenekon” için somut bir çalışma başlattığının en üst ağızdan ilk deliliydi. Ne var ki, ilki 5 Mayıs 2006 günü olmak üzere İstanbul’da Cumhuriyet gazetesine üç defa el bombası atılması ve 17 Mayıs 2006 günü Ankara’da Avukat Alparslan Aslan’ın Danıştay’ı basarak 2. Daire başkanı ve üyelerine kurşun yağdırdığı baskına kadar Ergenekon dosyasında ciddi bir ilerleme olmadı. Bazı ilişkiler polis dosyalarına girmişti, ancak somut bir operasyon yapacak kadar delil mevcut değildi.

    Cumhuriyet bombaları ve Danıştay baskınından hemen sonra, Avukat Alparslan Aslan’ın ilişkileri mercek altına alınınca emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin ve emekli Tuğgeneral Veli Küçük’e ulaşıldı. Ve dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’nun da katıldığı ve İstanbul Emniyetinde yapılan toplantıda ilk defa ‘Ergenekon’a operasyon yapılması gündeme geldi. Ama yine karar çıkmadı. Hatta o günlerde, Hürriyet gazetesi 24 Mayıs 2006 günü bu gelişmeyi “Ergenekon yapılanması” olarak haberleştirirken yapının başındaki kişi olarak günlük gazetelerden birinde yazılar yazan emekli Tümgeneral D.S’nin adını verdi. Hürriyet’in haberinde emekli Tuğgeneral Veli Küçük, Yüzbaşı Muzaffer Tekin ve Danıştay baskınını yapan Avukat Alparslan Aslan da, Ergenekon yapılanması içindeki isimler olarak yer aldı.

    Muzaffer Tekin ile Veli Küçük’ün yakınlıkları televizyon kameraları ve gazetelere de yansımıştı. Örneğin Tekin ile Küçük, 3 Nisan 2006 tarihinde Beyoğlu’nda düzenlenen ‘Türk Ordusu’na destek’ yürüyüşünde de kameralar tarafından görüntülenmişti. Türkiye Sivil Toplum Kuruluşları Birliği üyelerinin Galatasaray Meydanı’nda yaptığı yürüyüş sırasında Tekin, Küçük’ün elini öperken gazetecilerce fotoğraflanmıştı. Soruşturmanın giderek kendisine doğru yöneldiğini hisseden Veli Küçük, o günlerde NTV’ye yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Danıştay’a yapılan menfur saldırıda hedef saptırılmak istendiğini, şahsımın hedef gösterilmek istendiğini basından takip ediyorum. Türk adalet ve yargısına olan saygımdan dolayı hâlen devam etmekte olan tahkikat dolayısıyla herhangi bir beyanat vermem uygun değildir. Bir kısım çevreler tarafından devamlı olarak hedef gösterilmekteyim. Tahkikatın akabinde asil Türk milletine gerekli açıklamayı yapacağım. Türk kamuoyu olayın nereye götürülmek istendiğini açık ve net olarak anlamaktadır.”

    İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ün devreye girmesi ise tam bir yıl sonra oldu. 17 Haziran 2007 günü Ümraniye’de bir gecekonduda yapılan aramada çok miktarda el bombası ele geçti. Cumhuriyet’e atılan bombalarla bu bombalar birbirinin aynısıydı. Bu soruşturma çerçevesinde emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin, bir emekli binbaşı, birkaç emekli astsubay tutuklandı. Aralarında Veli Küçük’ün de bulunduğu 33 kişinin 22 Ocak 2008 gecesi İstanbul’da “Ergenekon” yapılanması olarak gözaltına alınmaları süreci işte böyle gelişti.

    Soruşturma çerçevesinde Ergenekon tarafından organize edildiği düşünülen eylemler olarak sadece Danıştay baskını ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanması yok. 2002 yılı Aralık ayında Ankara Üniversitesi İnkılâp Tarihi Enstitüsü Öğretim Üyesi Dr. Necip Hablemitoğlu’nun Ankara’da evinin önünde öldürülmesi olayı da var. Hablemitoğlu soruşturması çerçevesinde gözaltına alınan ancak delil yetersizliğinden serbest bırakılan İbrahim Çiftçi’nin, bir süre sonra İzmir’deki işyerinde Cumhuriyet’e atılan el bombalarının bir benzeri atılmak suretiyle öldürülmesi bu kuşkuyu arttırıyor. İddiaya göre, Çiftçi, Ergenekon’dan aldığı talimatla Hablemitoğlu’nu öldürttü; ancak vaat edilen parayı alamayınca “konuşurum” tehdidinde bulundu. Bunun üzerin Çiftçi, Ergenekon tarafından ortadan kaldırıldı.

    Ergenekon soruşturmasında savcılık ilk günden itibaren yayın yasağı getirdiğinden hazırlık soruşturmasının içeriği ile ilgili olarak çok etraflı bilgiye oluşmak güç. Ancak, ilk günden itibaren sızan kısıtlı bilgiler bile olayın vahametini gösterir boyutlarda. İddialara göre, Ergenekon’un hedefi çeşitli suikastlar ve toplumsal eylemlerle 2009’a kadar Türkiye’de darbe ortamı hazırlamaktı. Aslında bunu geçen yıl hedeflemişlerdi. Ancak Cumhuriyet gazetesine bomba atan ve Danıştay baskını yapan kişiler yakalanınca seçimlerden önce bunu başaramadılar.

    İşte yarım kalan bu planın devamı olarak 2009’a kadar Türkiye’de yoğun olarak istikrarı hedef alan eylemler yapılacaktı. Örneğin aralarında romancı Orhan Pamuk ve DTP Milletvekili Ahmet Türk’ün de bulunduğu bazı kişileri hedef alan suikast listeleri hazırlanmış. Gözaltındaki bir emekli albay, bu suikast listesini İstanbul’da Orduevi’ne çağırdığı, daha önce iki cinayet işlemiş bir tetikçiye bizzat vermekle suçlanıyor.

    Veli Küçük başta olmak üzere gözaltına alınan kişilerin evlerinde yapılan aramalarda çok miktarda önemli dokümanın bulunduğu vurgulanıyor. Ayrıca gözaltı kararı verilmeden önce de aylardır sürmekte olan takipler, telefon dinlemeleri ile birlikte bazı önemli belgelerin de önceden savcının eline geçtiği belirtiliyor. Yıllar önce ilk Ergenekon dokümanının Akşam gazetesi çalışanı Tuncay G’nin bilgisayarından çıkması ve son gözaltılarda Akşam yazarı Güler Kömürcü’nün de gözaltına alınması ilginç bir rastlantı. Ergenekon, yeri geldiğinde ulusal çapta hareketlilikler meydana getirmek için medyayı kullandığından bu gazeteci bağlantıları bir tesadüf değil.

    Operasyon kararı alınması bile yedi yıl kadar uzun süren Ergenekon dosyası 22 Ocak günü açılmış oldu. Bu bir başlangıç. İlerleyen günlerde umulmadık isimlere kadar uzanabilir. Dosyanın karmaşıklığı sebebiyle davasının yıllarca süreceğini de şimdiden söylemek mümkün.

    AKSİYON

      Forum Saati Paz Nis. 28, 2024 11:30 pm