www.siyasetci.biz

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
www.siyasetci.biz


Siyasi Gençliğin Buluşma Noktası


    Terörle Mücadelede İDARECİLERİN FONKSİYONU

    Admin
    Admin
    Admin


    Mesaj Sayısı : 152
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 04/05/08

    Terörle Mücadelede İDARECİLERİN FONKSİYONU Empty Terörle Mücadelede İDARECİLERİN FONKSİYONU

    Mesaj tarafından Admin Salı Kas. 25, 2008 10:37 pm

    Cafer SERİNKAN
    Mülki ve adli personel başta olmak üzere, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine atanan sivil idarecilerin, tecrübesiz ve mesleğin başında olmaları; kamu hizmetlerinin verimliliğini düşürmekte ve sivil yönetimin etkinliğini azaltmaktadır.
    15 Kasım 2008 Mülki ve adli personel başta olmak üzere, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine atanan sivil idarecilerin, tecrübesiz ve mesleğin başında olmaları; kamu hizmetlerinin verimliliğini düşürmekte ve sivil yönetimin etkinliğini azaltmaktadır. Bu durum, bölgeye ilişkin sorunların çözümünü zorlaştırarak, terörle mücadeledeki inisiyatifin fiilen güvenlik güçlerinin eline geçmesine ve özellikle kırsal kesimde Devletin, askerle özdeşleştirilmesine neden olmaktadır.



    Bölgenin demografik yapısı ve stratejik konumu itibariyle hassas olan bazı İlçelerinde, iç güvenlik birimi olarak görev yapan askeri birlik komutanlarının, “general” rütbesinde olmasına mukabil, mesleki kıdemi asaleten beş yılı geçmeyen Kaymakamlar bu ilçelerde görev yapmaktadır. Adliyelerde görev yapan hakim/savcıların büyük kısmı kuradan gelmekte ve mesleğin başında bulunmaktadır. Aynı şekilde bölge illerine atanan Valilerin büyük kısmının da ilk defa bu illerde valilik yaptıkları, yine Başsavcıların çok genç ve tecrübesiz oldukları, bazı büyük illerdeki emniyet/jandarmadan sorumlu Vali Yardımcılarının da çok genç ve mesleki kıdemlerinin yetersiz olduğu gözlenmektedir.



    Bölgedeki il/ilçe İdare Şube Başkanları, genellikle bulundukları kadrolarda vekâleten görev yapmakta, özellikle il idare şube başkanları sık sık değiştirilmekte, bu nedenle siyasi anlayış ve aşiret yapısının etkisinde kalmaktadırlar. Mevcut durum, kamu hizmetlerinin objektif, düzenli ve verimli yürütülmesini güçleştirmektedir.



    Bölgede İdareciler açısından başarılı olmanın yolu, şüphesiz ki halk desteğinin sağlanmasıdır. İdarecilerin bölge halkıyla yakın temas kurması ve kaynaşması büyük önem taşımaktadır. Kaynaşmanın sağlanması açısından taziye ve düğünler uygun ortamları oluşturmaktadır. Özellikle mülki idare ve güvenlik birim amirlerinin, taziyeler aracılığıyla halkla sıcak temas kurmaları mümkün hale gelmekte, karşılıklı saygı ve güven ilişkisinin kurulmasını kolaylaştırmaktadır.



    Bu anlamda Güneydoğudaki bir ilimizde görev yapan bir üst düzey güvenlik amirinin anlattığı şu olay manidardır:



    “Terör ve güvenlik açısından sıkıntılı olan bir köyümüze taziye için gittim. Belki de köy halkı ilk kez böyle bir şeyle karşılaşmıştı. Köye intikal ettiğimde muhtar bana aynen şöyle dedi: “Efendim, köyümüze gelmeye korkmadınız mı?” Ben de ona: “Ben halkımdan niye korkayım ki? Halkım bana kurşun atmaz…” diye cevap verdim. Muhtar yüzüme baktı ve bana sarılarak ağlamaya başladı: “Evet efendim, ne güzel söyledin işte biz buyuz.” Burada görev yaptığım süre içerisinde en güzel şekilde karşılandığım, değer verildiğini hissettiğim, belki de kendimi en çok güvende hissettiğim yer, o köy idi. Bunu oluşturan neden de güven hissi ve değer verme idi.”



    Halkın kazanılması açısından Doğu ve Güneydoğudaki illere görevlendirilecek vali, vali yardımcısı, kaymakam, emniyet müdürü ve jandarma komutanlarının nitelikli, halk ile kaynaşmayı temin edecek kişilerden seçilmesi son derece önem taşımaktadır. Güçlü ve saygın idareci, halkın gönlünde taht kuran amirdir. Halkı tarafından sevilen ve gönüllerde taht kuran idareci ise, gerektiğinde onlarca güvenlik personeliyle önlenebilecek hadise ve toplumsal olayları “bir sözü” ve “tavrıyla” bitirebilecek kadar itimat ve dirayet sahibidir. Halka inebilen, halkın örf, inanç ve geleneklerine saygı gösteren idareciler, halk ile kaynaşmakta ve başarılı olmaktadır. Buna mukabil, bölgeye tecrübesiz idarecilerin gönderilmesi ve bölgenin “Acemi Birliği” gibi kullanılması da kamu hizmetlerinin verim ve etkinliğini büyük ölçüde düşürmektedir.



    Doğu ve güneydoğuda görev yapacak her kademedeki idarecilerin seçilirken, Devletinin ve Milletinin ali menfaatlerini şahsi çıkarlarından üstün gören, nefsi zaaflarının esiri olmayacak kadar iradesine hakim ve mesleğinde liyakatli/başarılı olan kişiler olmasına özen gösterilmelidir. Aynı zamanda bölgeye gönderilen idarecilerin, temsil ve halkla ilişkiler açısından beraberlerinde eş/çocuklarını da götürmeleri, vatandaşın sevinç ve üzüntülerini aile atmosferi içerisinde paylaşmaları teşvik edilmelidir. Artık bu bölgeye gönderilecek her kademedeki idareciler “sürgün” psikolojisinden kurtarılmalı, tıpkı TSK’nın “kurmay” sınıfında olduğu gibi, istikbal vaadeden ve göz dolduran kamu görevlilerinin bölgede istihdamı temin edilmelidir. Geldiğimiz bu aşamadan sonra Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi, sivil yönetim açısından kesinlikle -tabirimi hoşgörün- “defolu personel havuzu” olmaktan çıkartılmalıdır.



    Diğer yandan, bölge illerine tayinle gelen kamu yöneticilerinin özlük hakları, tatmin edici şekilde artırılmalı ve en az beş yıl bu bölgede görev yapmaları sağlanmalıdır. Ayrıca bölge halkına yönelik hedefler tespit edilmeli ve hedeflenen sonuçları alan idareciler ödüllendirilerek “üstün başarı” ve “liyakat” prensipte taltif edilmelidir. İl bazında görev yapan İl İdare Şube Başkanları konusunda da Mülki İdare Amirleri Sistemine benzer görev ve atama sistemi oluşturulmalıdır. Bu suretle yerel personelin, kendi il/ilçelerinde idareci olmaktan kaynaklanan değişik mahsurları mümkün mertebe engellenmelidir. Mahallinden görevlendirilen idareciler, ne kadar objektif ve tarafsız olsalar da bölgenin kendine has şartları içerisinde başarılı olmaları mümkün gözükmemektedir.



    Bölgede mahalli ve dini lider statüsündeki kanaat önderlerinin de terörle mücadelede aktif olarak kullanılması, özellikle vali/kaymakam ve güvenlik güçleri tarafından dışlanmamaları büyük önem taşımaktadır. Bölge insanı, “sofrasına oturttuğu/yemeğini yediği” insanlarla kötü halde karşı karşıya gelmekten kaçınmakta, itimat ettiği kamu görevlilerini zor durumda bırakacak tutum ve davranışlardan uzak durmaktadır.



    Devletin yüzü, teröre bulaşmamış bu seviyedeki insanlara sevecen, şefkatli ve kadirşinas olarak gösterilmelidir. Herkesi kucaklayan bir yönetim anlayışının geliştirilmesi, ortak değerlerin ön plana çıkartılması, insanlara etnik köken ve dini inanç/mezhebinden dolayı farklı davranılmaması ve farkı da fark ettirmeden yöre halkının kazanılması gereklidir.



    Güneydoğuda yaşayan ve belediye başkanlığı yapmış bir aşiret reisinin şu sözlerine kulak verelim: “Bir komutan çıkıp da; “Bu halkın hepsi vatan hainidir” derse, hain olan kimdir? Halkın geneline bir dönemde potansiyel suçlu gözüyle bakılmıştır. Oysa vatandaşın tümü potansiyel suçlu olarak görülmemelidir. Suçluyu cezalandır ama suçsuza da şefkat ve sevgi göster.”



    Terörle topyekûn mücadele adına, son dönemdeki sivil anlayış ve siyasi/askeri konjonktür de göz önünde bulundurularak, İçişleri Bakanlığı bünyesinde bir eğitim merkezi oluşturulmalıdır. Çok amaçlı olarak kullanılabilecek bu merkezde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki İllere gidecek bütün kamu idarecilerine bölgenin kültürü, hassasiyetleri, öncelikleri, gelenekleri ve sosyolojik yapısı konusunda bilgilendirme ve eğitim seminerleri verilmelidir.



    Diğer yandan bölgeye yönelik sosyal etüd ve araştırmalar yapılmalı, bölgede uzun süre başarılı olarak görev yapan kamu idarecilerinin birikim ve tecrübeleri değerlendirilerek, bu manada kurumsal bir hafıza oluşturulması sağlanmalıdır. Bu çerçevede İçişleri Bakanlığı bünyesinde bulunan Araştırma ve Etüdler Merkezi Başkanlığı, aktif ve sorumlu birim haline getirilerek görev, teşkilat ve kadro yapısı itibariyle “yasal statüye” kavuşturulmalıdır.



    Cafer SERİNKAN

      Similar topics

      -

      Forum Saati Ptsi Nis. 29, 2024 1:30 am