www.siyasetci.biz

Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.
www.siyasetci.biz


Siyasi Gençliğin Buluşma Noktası


+2
trojan_m
Altıok
6 posters

    Türbana Köle

    avatar
    Altıok


    Mesaj Sayısı : 62
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 01/06/08

    Türbana Köle Empty Türbana Köle

    Mesaj tarafından Altıok Paz Haz. 01, 2008 5:32 pm

    Türban denilen örtüye dolanıp dünyaya her yönüyle bir örtünün altından bakmaya neden olan anlayışın özünde bir özgürlük veya eşitlik yaklaşımı yoktur.

    Kadın neden kapanır ?

    Cevabı gayet basit. Erkeğin kadını "açık" hali ile gördüğünde cinsel dürtülerinin harekete geçme ihtimali varmış. Bu durumdan sakınmak içinde en kolay çözüm kadının kapanmasıymış !

    Aslında bu anlayış baştan sona sapıkça, çünkü özde kadını bir et parçası olarak görmekteler. Yani bu anlayışa göre bir erkeğin karşısına bir kadın çıktığında da cinselikten başka bir sey düşünmesi mümkün değildir ve bu nahoş durumdan sakınmak gerekmektedir. Diğer taraftan erkeği de saçı açık bir kadın gördüğünde şehvete gelecek bir hayvan olarak betimlemektedirler. Bu arada kötüyü düşünen ve de uygulayanın erkek olmasına rağmen erkeğe değil de kadına yaptırım uygulanıyor olup, örtüler altına sokulması dabu zihniyetin adalet veya eşitlik anlayışına iyi bir örnek teşkil ediyor.

    Atatürk'ümüz erkek ve kadınlarin olduğu bir topluluğa karşı ilk defa konuşmaktadır. Ancak haremlik selamlik uygulanmış ve kadınlar erkeklerle aralarında boşluk olacak şekilde arka sıralara oturtulmuştur. Atatürk'ümüz ise bu duruma tepki gösterip kızar ve düzenlemeyi yapan erkeklere şu soruyu sorar;

    - Efendiler kendinize mi güvenmiyorsunuz yoksa Türk kadınının faziletinden mi kuşkunuz var ?

    Evet gerçekten de öyle. Yani şu çağda kadınların kapanması için diretenlerin beyinlerinin derinliklerinde bir yerde kendileri ile ilgili bir güvensizlik sorunu olduğu açık. Bir kadının kapanmasını isteyen şahıs özde karşısına çıkan her kadını cinsel obje olarak görüyor. Herkesin de kendisi gibi olduğu kanısına kapılıyor. Karşı cinsle sosyal ve eşit bir ilişki kurulması onun için çok uzak bir kavram. Çünkü Hayvani bir kıskançlığın esiri.Onun içinde karısını, kızını ve çevresindeki tüm kadınları da kapatmak istiyor. Sonra yüzü kızarmadan çıkıp buna kapanma özgürlüğü adını veriyor. İnanç özgürlüğü gibi bir yalanın arkasına sığınıyor.

    Şimdi bu özgürlük savaşçılarına ve de destekçilerine soruyorum ;

    Acaba türban için özgürlük havariliği yapan bu adamların kaçının karısı erkekler ile aynı ortamda, eşit şartlar altında çalışıyor, çalışmış veya çalışabilir ?

    Kaçının karısı veya kızı -bırakın erkekler ile eşit sartlar altında çalışmayı- erkeklerle konuşabiliyor, tokalaşabiliyor ?

    Türban özgürlüğü için bağıran bu adamlar en son ne zaman kocasından dayak yiyen, namus cinayetlerine kurban giden, işyerinde sadece cinsiyetinden dolayı ayrımcılık ile karşılaşan ve hatta tacize uğrayan kadınlar veya okula gönderilmeyen kızlar için tek kelime etti, onların haklarını savundu ? Ya da aile veya çevre baskısı ile kapanmak zorunda kalan kadınlar için ne yaptılar ?

    Aslında tüm bunlar bu gerici yapının iki yüzlülüğünü gösteriyor.

    Kısaca özde erkeğin egosu var. Yani kadına kocasına eş, çocuklara anne olmak dışında bir rol biçmeyen, her hali ile kısıtlama, baskı ve bencillik içeren bir anlayıştır kadınları kapatmak isteyen anlayış.

    Bir kadın neden kapanır ? Neden kendisini örtülerin altına hapsetmek ister ? İnanç özgürlüğü mü ? İşin bu kısmını hiç sorgulamayalım. İsterse kapanır. Bundan bana ne diyebilirim. Ama bunu toplumun geneline yaymaya calışıp bu anlayışı laik bir devletin kurumlarında sergilemeye kalkmanın anlamı nedir ?

    Saygılar
    avatar
    Altıok


    Mesaj Sayısı : 62
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 01/06/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından Altıok Paz Haz. 01, 2008 5:35 pm

    İşe hukuki açıdan bakacak olursak;

    Devlet memurlarının kılık kıyafetleri konusunda düzenlenen ve doğrudan Ulu Önder'in imzası ile Resmi Gazete'nin 5 Eylül 1341 tarih,168 sayılı baskısında yayımlanarak yürürlüğe konulan kararnameye göz atmak gerekir;

    2413 sayılı ''Bilumum Devlet Memurlarının Kıyafetleri Hakkında Kararname'' de, tüm devlet memurlarının kıyafetlerinin, ''dünya üzerindeki uygar ulusların ortak ve genel kıyafetleriyle aynı olacağı'' belirtilmişti.

    Kanunla yapılan ilk düzenleme, 28 Kasım 1925 günlü 671 sayılı ''Şapka İktisası Hakkında Kanun'' olmuştu. Kanunla, giyim çağdaşlaşma sorunu olarak düşünülüp, giyimle dinsel inançlar arasında bir ilişki kurulmaması gerektiği vurgulanmıştı.

    3 Aralık 1934 tarihli 2596 sayılı ''Bazı Kisvelerin Giyilemeyeceğine Dair Kanun'' la yapılan düzenlemeyle, hangi din ya da mezhepten olursa olsun ibadethane ve dinsel törenler dışında dinsel kisve giyilmesi yasaklanmış, ögrenci ve memurların kıyafetleri belirlenmişti. Bu yasanın, ögrencilerin kıyafetleri ile ilgili 2. maddesi, ''Türkiye'de kanunu tevkifat teşekkül etmiş ve edecek olan izcilik ve sporculuk gibi heyetler ve mekteplere mahsus kıyafet, alamat ve levazım taşımak istedikleri zaman yalnız nizamname veya talimatname ile muayyen tiplere uygun kıyafet, alamet ve levazım taşıyabilirler'' hükmünü getirmişti. Bu düzenlemede, kıyafetteki karmaşanın, kamu düzeni ve halkın huzuru yönünden sakıncalı olduğu belirlenmişti.

    Bunun yanında AİHM ve Danıştay kararları türban denilen şeriat bayrağının önünü kesmiş resmi organlardır.
    avatar
    trojan_m


    Mesaj Sayısı : 43
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 05/05/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından trojan_m Paz Haz. 01, 2008 6:22 pm

    kesinlikle katılmıyorum.kimsenin inancını yargılayamazsınız.Kimseye sen buna inanamazsın diyemezsiniz herseyden once.Baskalarına zarar vermeyen her inanc yasanabilir...Üzülerek soyluyorum ki Babacan son AP konusmasında kurdugu cumlede cok haklıydı.Müslüman cogunluk kendini ifade etme konusunda özgür değil...Sad
    avatar
    Altıok


    Mesaj Sayısı : 62
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 01/06/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından Altıok Paz Haz. 01, 2008 7:41 pm

    Sevgili trojan,

    Bak yukarıda uzun bir yazı yazdım. İstersen ona göre hareket edelim. Ben buna karşıyım diyerek kestirip atmaktan daha işlevsel bir iş yapmış oluruz böylece.

    Babacan konusuna gelecek olursak...

    Pek saygıdeğer boşişleri bakanımız kendine ve partisine yakışır zavallı bir açıklama yapmıştır. Kendi ülkesini uluslararası bir kurumda şikayet eden tek dışişleri bakanı olarak da böylece tarihe geçmiştir.

    Peki şekil itibari ile "rezil" olan bu açıklamanın haklılık payı var mıdır ?

    İçi boş, doldurulamayan bir iddiadır bu. Nitekim, eski Diyanet İşleri Başkanlarımızdan bir zat bu ifadenin doğru olmadığını açıklamak mecburiyetinde hissetmiştir kendisini.

    80.000 camisi olan 63.000 okulu olan ve 100 binlerce ışık evi binlerce kuran kursu, pansiyonu ve okulu yurtları ile tarikatları dergahları ile örgütlenmiş cemaatler yönetimindeki ülkemizde Babacan'ın iddiaları komiktir. Her yere egemen olmuş olmanın verdiği bir şımarıklıktır. Hatta terbiyesizliktir.

    Ülkede ihtiyacın hayli üzerinde onbinlerce cami ve imam var ve masrafları da halkın vergileriyle karşılanıyor . Oysaki okul sayısı yetersiz olup öğrenciler iki kişilik sırada sığış sığış üç kişi oturmak zorunda kalıyorlar.

    Bu mudur özgürlüksüz ortam sormak isterim kendilerine !

    Saygılar
    avatar
    trojan_m


    Mesaj Sayısı : 43
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 05/05/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından trojan_m Paz Haz. 01, 2008 7:53 pm

    çözüme gidelim lafına gelince demek istediğim su:inancları tartısarak cozume gidemeyiz...inancı yasaklayamayınca istediğimize mi inandıracagız milleti?
    Babacana gelince onun yaptıkları için boşişler diyenin at gözlüğü takmış olması lazım ( Smile )...İkincisi bu milletini baskalarına şikayet değildir , bir durum özetlemedir , Dunya suan Türkiye'de olan biteni şaşkınlıkla izlemekte , anlamaya calısmaktadır.%47 oy alarak ikinci defa iktidara gelen ve at gözlüğü takanların haricindeki herkesin kuskusuz gorebildiği gibi ülkesi için gercekten cok sey yapmıs bir parti sudan bahaneler öne sürererk kapatılmaya calısılmaktadır...
    Bunların acıklamasını yapmak bu kadar mı mantıksız...Ben sana bu durumuun chp tarafından bu sekilde lanse edilmesinin tek sebebini anlatayım : Zaten kendisi bir sanal gündem olan Mevcut dinleniyoruz rezilligini 2. bir sanal gündemle göz önünden uzaklastırma calısmasından baska birsey değildir...
    avatar
    Altıok


    Mesaj Sayısı : 62
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 01/06/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından Altıok Paz Haz. 01, 2008 8:01 pm

    İnançları tartışmaya bile gerek yok sevgili trojen, ki onların da tartışılmazlığı gibi bir şey söz konusu değil.

    Ben sana ortaya işin hukuki yönünü de döktüm, mantıki yönünü de. İstersen kültürel yönünü de dökerim sorun değil. Ama yeter ki birileri artık sorgulama yetilerini kullansınlar. Bu kadar kör bir "özgürlükçülük" oyununa kapılmasınlar.

    Ben bunları deyince "inancı tartışma" diyorsun. Neden tartışmayayım ? Neden böylesi sapkın, akla mantığa sığmayan inanç safsatalarını din adı altında kabul ettirilmesine göz yumayım ?

    Bu kadar kolay mı ?

    Biz boşuna demokrasi, hak, özgürlük gibi kavramlar peşinde koşuyoruz o zaman. Kurarız dinimizi sorun kalmaz.

    Bu mudur bakış açısı ?

    Aklı hür, irfanı hür, vicdanı hür bireyler hayal ederdik oysa bir zamanlar...
    avatar
    trojan_m


    Mesaj Sayısı : 43
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 05/05/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından trojan_m Paz Haz. 01, 2008 8:55 pm

    basörtüsü takabileyim diye size yalvaran kişilerin yaptıkları mı safsatalık...Bence bu kadar anti laik bir ortamı zorla oluşturup laiklik mabedi kesilmek şarlatanlıktan öte birşey değil.kusura bakmasın kimse...
    avatar
    Altıok


    Mesaj Sayısı : 62
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 01/06/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından Altıok Ptsi Haz. 02, 2008 10:16 am

    Sevgili Trojan,

    Anlaşılan sen benim yazdığım yazıları hiç okumuyorsun.

    Ben ne dersem diyeyim, sen burda türbanı özgürlük bayrağı görmekten vazgeçmeyeceksin anlaşılan. Hani karşı bir fikir de oluştursan neyse. O kadar yazıyorum, ortada bir sürü yorum ve bakış açısı var, senin yaptığın tek şey biraz amiyane olacak ama aynı şeyleri papağan gibi tekrar etmek.

    Açılım getir lütfen.

    Saygılar
    messeout
    messeout


    Mesaj Sayısı : 48
    Yaş : 36
    Nerden : Samsun/Adana/Eskişehir
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 24/05/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından messeout Çarş. Haz. 04, 2008 5:14 pm

    - Efendiler kendinize mi güvenmiyorsunuz yoksa Türk kadınının faziletinden mi kuşkunuz var ?

    Kendi ülkesini uluslararası bir kurumda şikayet eden tek dışişleri bakanı olarak da böylece tarihe geçmiştir.


    Sevgili Altıok
    yukarıdaki sözlerinin nerden alındığını merak ediyorum. Tek şikayet eden dış işleri bakanı bizimki mi ? Bu sözlerin gerçeklik payları nelerdir?

    Saygılar
    Laucian Nailo
    Laucian Nailo


    Mesaj Sayısı : 58
    Yaş : 35
    Nerden : İstanbul/Zonguldak
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 01/06/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından Laucian Nailo Cuma Haz. 06, 2008 7:36 pm

    Anayasa Mahkemesi türban düzenlemesini iptal etti


    Anayasa mahkemesi, başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğini iptal etti ve yürürlüğünü durdurdu.

    Anayasa Mahkemesi’nin türbana ilişkin iptal kararında 11 üyeden 9’u iptal yönünde oy kullandı. Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç ve Sacit Adalı ise karşı oy kullandı.

    Anayasa Mahkemesi, CHP ve DSP milletvekillerinin başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasına ilişkin anayasa değişikliğinin
    "iptali veya yok hükmünde kabul edilmesi ve yürürlüğünün durdurulması" istemiyle açtığı davanın sonucunu yazılı açıklamayla duyurdu.
    Açıklamada, şöyle denildi:

    "9 Şubat 2008 günlü 5735 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına dair Kanun’un 1. ve 2. maddeleri, Anayasa’nın 2, 4. ve 148. maddeleri gözetilerek iptal edilmiştir. Ayrıca yürürlüğü de durdurulmuştur."

    17.20 | 5.6.2008
    Kaynakça: http://www.milliyet.com.tr/default.aspx?aType=SonDakika&ArticleID=763207
    Laucian Nailo
    Laucian Nailo


    Mesaj Sayısı : 58
    Yaş : 35
    Nerden : İstanbul/Zonguldak
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 01/06/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından Laucian Nailo Cuma Haz. 06, 2008 7:40 pm

    Anayasanın 2. Maddesi:
    "Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir"
    Anayasanın 4. Maddesi:
    "Anayasa’nın 1. maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu
    hakkındaki hüküm ile 2. maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3. maddesi hükümleri değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez"
    Anayasanın 148. Maddesi:
    "Anayasa Mahkemesi, kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Anayasa’ya şekil ve esas bakımlarından uygunluğunu denetler. Anayasa değişikliklerini ise sadece şekil bakımından inceler ve denetler. Ancak, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim ve savaş hallerinde çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerin şekil ve esas bakımından Anayasa’ya aykırılığı iddiasıyla, Anayasa Mahkemesi’nde dava açılamaz.
    Kanunların şekil bakımından denetlenmesi, son oylamanın, öngörülen çoğunlukla yapılıp yapılmadığı, Anayasa değişikliklerinde ise, teklif ve oylama çoğunluğuna ve ivedilikle görüşülemeyeceği şartına uyulup uyulmadığı hususları ile sınırlıdır. Şekil bakımından denetleme, Cumhurbaşkanınca veya Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerinin beşte biri tarafından istenebilir. Kanunun yayımlandığı tarihten itibaren on gün geçtikten sonra, şekil bozukluğuna dayalı iptal davası açılamaz, defi yoluyla da ileri sürülemez.
    Anayasa Mahkemesi Cumhurbaşkanını, Bakanlar Kurulu üyelerini, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Başkan ve üyelerini, Başsavcılarını, Cumhuriyet Başsavcıvekilini, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Sayıştay Başkan ve üyelerini görevleriyle ilgili suçlardan dolayı Yüce Divan sıfatıyla yargılar. Yüce Divanda, savcılık görevini Cumhuriyet Başsavcısı veya Cumhuriyet Başsavcıvekili yapar. Yüce Divan kararları kesindir. Anayasa Mahkemesi, Anayasa ile verilen diğer görevleri de yerine getirir."
    avatar
    trojan_m


    Mesaj Sayısı : 43
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 05/05/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından trojan_m Cuma Haz. 06, 2008 9:45 pm

    yazık bu ülkeyi özgür kılmak adına canını veren şehitlerimize ne diyeyim , yazık o kurtuluş savası kahramanlarına...Dısardakilere karşı bağımsız olalım derken içerdekiler egemenliğimize el koydular.
    Egemenlik kayıtsız şartsız anayasa mahkemesinin olmuş da yeni farkediyoruz....
    Laucian Nailo
    Laucian Nailo


    Mesaj Sayısı : 58
    Yaş : 35
    Nerden : İstanbul/Zonguldak
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 01/06/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından Laucian Nailo Cuma Haz. 06, 2008 10:51 pm

    Türbana karşı çıkanlar:
    - CHP, DSP gibi Türkiye'nin aydın partileri. Hadi bu partileri sevmiyorsunuz anladım.
    - Rektörlerin çok büyük bir kısmı. Yani yüksek eğitim kurumlarındaki en yüksek rütbe kişiler.
    - Anayasa Mahkemesi yani olaya en tarafsız bakacak olan kurum bile türbanın Türkiye Cumhuriyeti'ne zarar vereceğini düşünüyor. Buna rağmen türbanın vereceği zararı nasıl düşünemiyorsunuz anlayamadım gitti.
    Peki birde olay öbür tarafından bakalım:
    Türbana destek verenler:
    - AKP gibi vatan topraklarını karış karış satan bir parti.
    - MHP gibi daha AKP'nin bir dediğini iki etmeyen bir parti.
    - DTP gibi PKK'ya terör örgütü diyemeyen, öldürülen teröristler için şehitler öldü diyen bir parti.
    - ABD ve AB gibi Türkiye'nin zerre kadar iyiliğini düşünmeyen iki YILAN...
    Hala nesini anlayamadınız türbanın neden Türkiye'ye zarar vereceğini?


    En son Laucian Nailo tarafından Çarş. Haz. 11, 2008 11:43 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi
    avatar
    Altıok


    Mesaj Sayısı : 62
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 01/06/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından Altıok C.tesi Haz. 07, 2008 12:24 am

    Oturup işin mantığını tartışamayanlar yasakçılık çığırtkanlığı yapıyor ya buna gerçekten sinir oluyorum.

    Neyse...

    Beklediğimiz sonuç çıktı.

    Vatana millete hayırlı uğurlu, birilerine de ders olsun.

    saygılar
    messeout
    messeout


    Mesaj Sayısı : 48
    Yaş : 36
    Nerden : Samsun/Adana/Eskişehir
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 24/05/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından messeout C.tesi Haz. 07, 2008 10:58 am

    türbana karşı olan taraf dediğin üst mercileri darbelerle aldınız. Ve hala darbe çığırtkanlığında üzerinize yok. Ama umut var bu toplumun tüm kesimini kucaklıyacak anayasa mahkemeleri yakındıdr. Siz darbeyle aldınız ama halk sivil demokrasi hareketiyle hakkıyla alacak. Kemalizm die avazı çıktığı kdar bağıran bir kesim paranın üstünden Atatürkün resmini çıkartmıştı ve sonra yerine Adnan menderes koydu hani şu sizin vatan haini ilan ettiğiniz. Tarih neyin ne olduğunu yazıyor. Muhabbetle...
    avatar
    Altıok


    Mesaj Sayısı : 62
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 01/06/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından Altıok C.tesi Haz. 07, 2008 3:34 pm

    Siyaset bilmek için öncelikle tarih bilmek gerekir.

    Farklı ülkelerde yaşıyoruz sandım bir an.

    Söyleyin bakalım sevgili mesut;

    Darbelerle hangi üst mercileri aldık ?

    Hangi kemalist çevreler paranın üzerine Adnan Menderes resmi bastı ?

    Hatta onu da geçtim, paranın üzerinde hiçbir dönem Adnan Menderes resmi var mıydı ?

    Varsa bunlar hangi banknotlardı ?

    Tarih neyin ne olduğunu yazıyor. Ama bunu okumak da lazım.

    Saygılar
    iceberg19
    iceberg19
    KGP


    Mesaj Sayısı : 85
    Yaş : 35
    Nerden : samsun/bursa
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 24/05/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından iceberg19 C.tesi Haz. 07, 2008 3:48 pm

    Adnen Menderes resmi yoktu...Atatürk yerine İsmet İnönü resimleri vardı...Biz de onu diyoruz işte...Atatürk'ü Atatürkçü geçinen Milli şef dediğiniz militarist birisi yok etmeye kalkıştı...Anlayamıyorsanız suç bizim mi yahu?...
    avatar
    Altıok


    Mesaj Sayısı : 62
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 01/06/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından Altıok C.tesi Haz. 07, 2008 3:51 pm

    Bunun için dönemin ilgili yasasına bakmak lazım.

    Yasa gereği paranın üzerinde Cumhurbaşkanının resmi bulunurdu.

    Yasaları uygulayanlar yerine ülkenin temel değerleri ile oynayanlarla ilgilenseniz daha hayırlı olur.
    iceberg19
    iceberg19
    KGP


    Mesaj Sayısı : 85
    Yaş : 35
    Nerden : samsun/bursa
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 24/05/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından iceberg19 C.tesi Haz. 07, 2008 4:08 pm

    Ne tesadüftür ki İsmet İnönüden başkası da cumhurbaşkanı olmadı o dönemde...Hani iki cumhurbaşkanımız olsa ismaet paşa gidince onun resmi baılsa belki anlaşılır ama art niyetin olduğu çok açık...Ülkenin temelleriyle oynayanlar açık beyan ortada...Militaris kesim...Başta ilhan selçuk ve onu takibe ergenekon teröristleri, onları yalakaları ve desteçkileri saf CHP liler...Hala çok üzgünüm...Üzülüyo insan bu durumu görünce gerçekten...Belgeye inanmayan bir zihniyet var karşımızda...Belge diyorum efendim belge altında yetkili mercilerin imzası var...Ama inanmıyo napayım ben daha o adama...?...Var mı çaresi onu bu bağnazlıktan bu körlükten kurtarmanın...
    Dorukhan
    Dorukhan


    Mesaj Sayısı : 15
    Yaş : 34
    Nerden : Chp Kadıköy Gençlik Kolu
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 02/06/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından Dorukhan C.tesi Haz. 07, 2008 10:45 pm

    Anayasadan son söz:)))
    Hepimize hayırlı olsun
    avatar
    Altıok


    Mesaj Sayısı : 62
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 01/06/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından Altıok C.tesi Haz. 07, 2008 10:48 pm

    Sevgili iceberg,

    Hangi belgelermiş bunlar ? Gündengüne düzmece olduğu ortaya çıkan şu sahte belgelerden mi bahsediyorsunuz ? Eğer öyleyse bizim sahte belgelere karnımız tok. Bilinçsiz halkı kandırabilirsiniz belki ama bizleri asla kandıramazsınız.

    İsmet İnönü ikinci adamdır. Bunu es geçemezsiniz. Mustafa Kemal'den sonra Celal Bayar gelmeyecekti herhalde öyle değil mi ?

    Art niyet açıklamanızı da anlayamadım. Gerçi anlaşılır yazsanız da gerçekçi olmayan bir cümle çıkmayacağı inancındayım ama yine de açıklarsanız memnun olurum.

    Saygılar
    messeout
    messeout


    Mesaj Sayısı : 48
    Yaş : 36
    Nerden : Samsun/Adana/Eskişehir
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 24/05/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından messeout Paz Haz. 08, 2008 12:06 am

    1-İsmet inönü kendi resmini koymuştu
    2-3 dönem başa gelen Menderesi deviremeyeceğini anlayanlar geçen snelerde de yapılan ORDU GÖREVE çağrısı ile menderesi devirdiler.
    3-kurulan hükümet CHPnin ön ayakları oldu binlerce kişi görevlerinden alındı 60ları incelerseniz OKURSANIZ görürsünüz
    avatar
    Altıok


    Mesaj Sayısı : 62
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 01/06/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından Altıok Paz Haz. 08, 2008 1:11 am

    Koyduran İsmet İnönü değildir. O dönemin yasası öyledir.

    İhtilalden sonra da başa AP geçti. Nasıl önayak olmuş merak ettim doğrusu !
    Laucian Nailo
    Laucian Nailo


    Mesaj Sayısı : 58
    Yaş : 35
    Nerden : İstanbul/Zonguldak
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 01/06/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından Laucian Nailo Paz Haz. 08, 2008 1:07 pm

    Arkadaşlar bu mektubu yeni buldum. Mektup Mohsen Yazd adında İran'daki İslami devrimi yaşamış bir şahısa ait. Lütfen herkes okusun ve görün bakalım türban gelmeli mi gelmemeli mi?


    Sevgili Türkiye’deki dostlarım ve kardeşlerim,

    Devrim sırasında devrim muhafızları tarafından önce tecavüz edilip, daha sonra da ipe gönderilen çok sevgili kız kardeşim Mehtab'ın anısına...

    Bu mektubu sizlere yazmamdaki neden bizim 30 sene kadar önce yaşadığımız o talihsiz ve karanlık günün Turkiye için de yaklaşıyor olduğunu görmem ve bundan daha derin olarak kalbimde hissetmem oldu. Türban yasasının mecliste onaylandığı tarihin İran islam devriminin olduğu güne denk gelmesi kalbimde bunun ilahi bir güçten gelen uyarı fişeği olduğu hislerini uyandırdı ve bu mektubu kaleme almaya karar verdim. Biliyorum hepiniz kalbinizde karanlığın otoritesini hissettiniz. Karanlık otorite gelmeden hissettirdi yaklaştığını.

    İran islam devriminden 1 hafta kadar önce Türkiye'ye geçen, uzun bir süre burada yaşayan ve daha sonra Kanada'ya iltica eden ve halihazırda bu ülkede felsefe öğretmenliği yapan bir İranlı’yım. Atatürk'ün aydınlık Türkiye’sini çok seviyorum ve yüreğim kan ağlayarak İran'da "O gün" gelmeden önceki olayların sanki bir tekrarını sinemada izliyor gibi Türkiye'de görüyorum. Yobaz karanlığında hunharca katledilen kız kardeşim anısına sizlere yalvarıyorum ki, sakın olmaz demeyin! Sakın Türk Ordusu olduğu sürece olamaz demeyin çünkü aşağıda anlatacağım gibi o gün geldiğinde tüm orduların eli kolu bağlanabilir. Bizim ailemiz İran'da laik, sol görüşlü ve aydın bir aile idi. Devrimden 1 ay önce bize bile söyleseler idi 1 ay sonra durum bu olacak diye biz bile güler geçerdik, "deli misin?" diye sorardık belki de. Belki de derdik ki "Şah'ın bu güçlü ordusunu nasıl yenecekler de şeriat karanlığını getirecekler?".

    Sizlere önce İran İslam devriminin nasıl geliştiğini kısaca anlatmak istiyorum çünkü Türkiye'deki gelişmelerle çok büyük benzerlikler mevcut.

    İRAN İSLAM DEVRİMİNİ BAŞARIYA GÖTÜREN AYAKLAR:

    1-Büyük kesimi fakirleşen halk dincilerin pençesine düştü. Bu halk yiyecek, giyecek gibi ufak yardımlarla onların safına çekildi. Beyinleri yıkandı ve fakirliklerinin temelinde kirli ve dinsiz rejim olduğu benliklerine yazıldı. Açlıkla boğusan halk bu cehaletin pençesine kolaylıkla düştü ve rejime düşmanlaştı. (ÇOK FAKİRLEŞEN TÜRK HALKINA DA AYNI ŞEYLER YAPILIYOR)

    2-Hep demokrasi ve özgürlük dendi. Humeyni devrimi yapana kadar hep demokrasi ve özgürlük vaad etti. Bu şekilde bir çok sol görüşlü insanları da kendi saflarına çekti. Bu insanlar devrim akabinde ipe giden ilk insanlar oldu (TÜRKİYE'DE DE HEP DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK DİYORLAR)

    3-Emir komuta zincirinde yapılanmış olan din adamları halkı kontrol altına aldı. (BAŞI ABD'DE YAŞAYAN MALUM TARİKAT'IN YAPILANMA BİÇİMİ OLAN "ABİ" YAPILANMASI BU EMİR KOMUTA ŞEKLİDİR VE DEVRİMİN EN ÖNEMLI AYAKLARINDAN BİRİSİ BU EMİR KOMUTA YAPILANMASIDIR. BU EMİR KOMUTA YAPILANMASI DEVRİMİN HALK ORDUSUDUR VE DEVRİM SIRASINDA BU EMİR KOMUTA ÇOK KISA ZAMANDA ÇOK BÜYÜK KİTLELERE EGEMEN OLUR.)
    4-Kargaşa ve kaos ortamında askeri Kışlalar basıldı. Ellerinde Kur'an ile kışlalar ele geçirildi (BU AYAĞA ÇOK DİKKAT EDELİM ÇÜNKÜ DEVRİM SIRASINDA TÜRK SILAHLI KUVVETLERİNİ ELE GEÇİRMENIN EN ANAHTAR AYAĞIDIR BU)

    Türk Silahlı Kuvvetleri bildiğim kadarı ile 600-800,000 kişiden oluşan bir kuvvettir. Yanlız unutulmaması gereken gerçek, bu ordunun ancak %0.1 (binde bir) lik bir bölümü rejimin muhafızıdır. Yani harb okullarında eğitim görmüş subaylar ancak bu kadardır. Geri kalan %99.99 er rejim muhafızı değildir. Onlar emirlere göre hareket eden vücut parçalarıdır. Beyin olan ise az sayıdaki subaylardır. İran devriminde kargaşa ve kaos ortamında kışlaları basan yobazların ellerinde Kur'an ile erleri geçerek direnen subay ve komutanları katlettiler. Burada kilit nokta ellerinde Kur'an ile harekete geçen büyük halk kitlelerine karşı erlerin silah kullanmakta zorlanacağı gerçeğidir. Zaten kullansalar bile cahil ve beyni yıkanmış halk öyle bir kudretle kışlalara saldırmıştır ki sonunda kışlalar teslim alınmıştır. O askerin açtığı ateş sonucu halktan çok ölen olmuştur ama sonuçta bir noktada erler silah bırakmak durumunda kalmışlardır. Erin kendi başına alacağı savaş insiyatifi düşmana karşıdır. Ama büyük kitleler halinde ve ellerinde Kur'anlarla üzerine gelen kendi halkına karşı bu kararlılığı göstermesi mümkün olamaz. Yani er buna bir noktadan sonra direnmez ya da direnemez. Çünkü o er karşısındakinin karanlık bir devrim yapacak olan insanlar olduğunu bilecek bilinçte de değildir, kaybedeceği aydınlığın ne olduğunu da. Bunu bilecek olan sadece subaylardır. Ve kanlarının son damlasına kadar savaşacak olanlar da bu konuda aydınlanmış Türk subaylarıdır. Ama yukarıda bahsettiğim üzere onlar ordunun sadece ve sadece en fazla binde birini teşkil ederler. Yani devrimin asıl savunucusu Türk ordusunun tümü değildir, sadece subay kademesidir ve erlerin durduğu ve etkisizleştirildiği noktada o subay kademesinin yok edilmesi kolay olacaktır. İran'da ordu bu şekilde etkisiz hale getirilmiştir. "Er düşman işgali durumunda durmaz ve etkisizleştirilemez, sonuna kadar da savaşır, ama büyük bir kudretle gelen kendi halkı karşısında durabilir."

    Şu aşamada aldıkları bu büyük ivme ve arkalarındaki çok büyük güçler ile onları normal yollardan durdurmak çok zor olacaktır. Ve bunların durdurulmadan hareket edeceği her gün ivme ve güçlerini artıracak ve işi zorlaştıracaktır. …Silahlı Kuvvetler etkisiz hale getirelemediği müddetçe devrim başarıya ulaşamaz. … İran ordusunun böyle bir hazırlığı olmadığı için gafil avlandı.

    …Sevgili dostlar ve kardeşler, elimden geldiğince sizleri bilgilendirmeye çalıştım çünkü aydınlığı savunmak durumunda olan sizler İran'ın geçtigi bu karanlık tüneli anlamak durumundasınız. İran'ın bu acı tecrübesi sizlerin uyanık olması için bir şans olur umarım.

    İşte İran'ın devrimin hemen öncesi görüntüleri ile hemen sonrası görüntüleri. Orada göreceğiniz üzere İran devrim öncesi belki şu anki Türkiye'den bile daha modern. Yani olmaz, olmaz demeyin: https://www.youtube.com/watch?v=Gj1rSmQ5kvg

    Devrim lideri Humeyni'ye kadınların şiir okuması. Türkiye’deki koltukta ise bir gün, bugün ABD'de ikamet eden malum cemaatin başı olan şahsın oturabileceği ihtimalidir. Acı ama sanki tarih tekerrür ediyor: https://www.youtube.com/watch?v=rO2rf8KPacI

    Benim çok sevgili kız kardeşim Mehtab anısına yapabileceğim bu kadar. Elimden geldiğince sizleri bilgilendirmeye çalıştım. Ancak sizin geride kalan, aydınlık yarınlar bekleyen kızlarınız, kardeşleriniz, çocuklarınız ve Mehtab'larınız için yapabileceğiniz çok seyler var karanlık "O Gün" çökmeden önce Atatürk Türkiyesi’ne. …O acı, çok büyük acı sevgili kardeşler, anlatmak istemiyorum içinizi karartmamak için ama sevgili kardeşim Mehtab keşke bu dünyaya gelmemiş olsa idi de "O gün" o acı sonu yaşamamış olsa idi o karanlık ve pis yobaz şehvetinin pençesinde. Allah sizleri ve Atatürk Türkiye’sini korusun o yobaz karanlığının sevgili kardeşim Mehtab'a gösterdiği acı sondan. Anlatamıyorum onu yobazların nasıl katlettiğini, elim varmıyor yazmaya, dilim gitmiyor anlatmaya....

    Mohsen Yazd

    Kaynakça: http://www.gazetemen.com/index.php?sd_id=6860&cid=13
    Laucian Nailo
    Laucian Nailo


    Mesaj Sayısı : 58
    Yaş : 35
    Nerden : İstanbul/Zonguldak
    Points : 0
    Kayıt tarihi : 01/06/08

    Türbana Köle Empty Geri: Türbana Köle

    Mesaj tarafından Laucian Nailo Paz Haz. 08, 2008 1:20 pm

    Bakmışken bir iki tane daha makale buldum. Onlarıda sizlerle paylaşayım. Bu sefeki makale kendisini her ne kadar sevmesemde Can Dündar'dan geliyor.


    Eski Tahran Büyükelçisi Korkmaz Haktanır'ın eşi Handan Haktanır'dan uyarı var:

    "İran'da örtü okula sinsice girdi; 3 yılda herkes örtündü"

    Önceki gece NTV'de akademisyenlerle türbanı tartışıyorduk, ki internet adresimize bir mektup düştü.
    Tahran'da yaşamış, "adının açıklanmasını istemeyen" bir diplomat eşi, İran'daki örtünme konusundaki deneyimini aktarıyor, Türk kadınlarını uyanık olmaya çağırıyordu. İsmi kontrol ettik; doğruydu.
    Mektup, 1991-94 yılları arasında Türkiye'nin Tahran Büyükelçiliği'ni yapan Korkmaz Haktanır'ın eşi Handan Haktanır'dan geliyordu.Yayında isim vermeden, mektuptan bölümler okudum.
    Yayından sonra da kendisine ulaşıp mektubun tamamına bu köşede yer vermek için iznini istedim.
    İşte Handan Haktanır'ın "türban uyarısı":

    "Ruj süreni sopaladılar"
    "Tahran'da görev yapmış bir diplomatın eşi olarak, türban konusunda düşündüklerimi bir iki cümleyle ifade etmek isterim:
    Tayin yerimiz olan Tahran'a uçağımız inerken 'hicab'ımı başıma geçirdiğimde kendimi şöyle teselli ediyordum:
    'Nasıl olsa burası benim ülkem değil. Birkaç yıl dişimi sıkar katlanırım. Çok şükür ki biz Atatürk kızlarıyız ve böyle şeyler bizim başımıza gelmez.'
    Tahran'daki görev süremiz boyunca (gayrimüslimler de dahil olmak üzere) 'hicab'sız dolaşan tek bir kadın görmedim. Bir yabancı diplomatın eşi, şapka takarak bu yasağı delmeyi denedi, ancak devrim polisleri kendisini derhal ikaz ettiler.
    Bir başkasının eşi ruj sürdüğü için karakola alındı ve ellerine sopalarla vuruldu. Bu hanım bir keresinde 'Eğer Müslümanlık buysa, Hıristiyan olduğum için çok şanslıyım' demişti.

    "Süreç 3 yılda tamamlandı"
    "Tayinimizin ilk günlerinde İranlı hanım dostlarım bana sürekli olarak Türk kadınlarının dikkatli olmalarını ve erkeklerin bilinçaltındaki güvensizlik duygularından ve endişelerden kaynaklanan bu uygulamanın, sinsice ve adım adım geldiğini söylüyorlardı.
    Bir gün okullarına gittiklerinde kapıda 'Bundan böyle hicabsız derslere giremeyeceklerine' dair bir kâğıt bulmuşlardı.
    Dedikleri kadarıyla, sürecin tamamlanması üç yıl almıştı. Ondan sonra ise çok geç olmuştu.
    İtiraz edenlerin sayısı giderek azalmış, sonuçta yıllar sonra bu ortam içine doğan kızlar için 'hicab'lı olmak son derece doğal ve yerine getirilmesi gereken bir şart olarak algılanmaya başlanmıştı.
    Bu uyarıları ben o zaman masal dinler gibi dinlemiştim. Evet, ben de onlar gibi giyiniyordum, ama bu benim değil onların sorunuydu. Bizim ülkemizde böyle şeyler olmazdı.

    "Rüyamda korkuyordum"
    Ancak, bir süre sonra vestiyerden 'hicab'ımı alıp taktığımı, ancak sokağa çıktıktan sonra fark ettiğimin ayırdına vardım. 'Hicab', benim için de artık bir refleks haline gelmişti.
    Öyle ki, bazen rüyalarımda bile kendimi başı açık olarak gördüğümde korkuyla uyanıyor 'Devrim polisleri geliyor, ben ise hicabımı takmamışım' diye paniğe kapılıyordum. İşte o zaman, 'hicab'ın aslında buzdağının görünen parçası olduğunu; asıl amacın, kadının ezilmesi, kontrol altına alınması ve korku altında yaşayan, ikinci sınıf insanlar olduklarına inandırılması olduğunu anladım.
    O nedenle Türk kadınlarının çok dikkatli olması ve son derece masumane bir şekilde, özgürlük adı altında gelen bazı uygulamaların, ileride çok daha baskıcı bir rejimin ayak sesleri olabileceğini asla akıllarından çıkarmamaları gerekmektedir.
    En içten saygılarımla..."

    Kaynakça: http://www.candundar.com.tr/index.php?Did=6096

      Forum Saati Çarş. Mayıs 15, 2024 12:52 am